Ana içeriğe atla

SUSARAK FERYAT ETMEK


Siz hiç susarak, avazınız çıktığı kadar bağırdınız mı,
Boğazınız yırtılana kadar feryat ettiniz mi?
Susarak feryat etmek, haykırmak çok zordur, acı verir,
Boğazınızı yakmaz belki ama kalbinizi yakar, ızdırap verir.
Hani rüyalarda karabasan gelir de kimse sesinizi duymaz ya
İşte o karabasanlar gerçek hayatta kulağı duyan ama vicdanı sağır insanlardır,
Ne duyar ne de sesinizi duyurmanıza izin verirler.
İki yüzlü, riyakar insanlardır.
Sırf bu yüzden susarak ağlar sessizce feryat edersiniz.
Bazen yaptıkları, bazen de yapamadıkları, bazen de yaptırmadıkları canımızı yakar.
Siz hiç kulağı duyan ama vicdanı sağır insanlara bir şeyler anlatmaya çalıştınız mı?
Onlar anlatsanız da duymazlar, duyar gibi yaparlar.
Onlardan en korku salanı menfaatleri Allah korkusunun önüne geçenlerdir.
Onların kendi hayatları, kendi adalet anlayışları, kendi bildikleri,
Hep ama hep kendileri vardır.
Bazen doğruları susarak haykırırız çaresizlikten,
Bazen adalet duygumuzu, bazen beşeri arzularımızı,
Hep birileri duysun isteriz.
Çünkü anlaşılabilmek insan tabiatının en doğal ihtiyaçlarından birisidir.
Siz ne kadar anlatıp, ne kadar doğruları, olması gerekenleri söyleseniz de
Söylediklerinizi kendi ölçüsüz terazilerinde tartıp yine sizi yargılamaya kalkarlar.
İşte o zaman yine yalnız kalır, yine susarak feryat eder
Ve avazınız çıktığı kadar bağırırsınız.
İki yüzlü riyakar insanlara susarak feryat etmek istersiniz,
Vicdanı kaskatı kesilmişlere susarak feryat etmek istersiniz,
Korkaklığınızdan değildir bu, çaresizliğinizdendir!!!

                                                                                                                     M.KORKMAZ

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOSTOYEVSKI'NİN KÖPEK DENEYİ

       Dostoyevski bir toplantıda yüksek sesle okuduğu bir şiirden dolayı Çar tarafından hapse mahkum edilir. Hapis cezasını tamamladıktan sonra anılarını kaleme aldığı ''Ölüler Evinden Anılar'' adlı kitabını yazar. Kitapta, hapishanedeki hayatından önce insanları tanıdığını sandığını ama yanıldığını burada anladığını belirtir. Dostoyevski, ''kara halk'' olarak tanımladığı bu kitleyle karşılaştıktan sonra insanları daha iyi anlamaya ve kendi iç dünyasının derinliklerine inmeye başlar.        Yazar, hapishanedeki bir köpeğin, yanından geçen her mahkum tarafından tekmelendiğini gözlemler. Köpek, mahkumlardan kaçmadığı gibi yanına bir mahkum yaklaştığında eğilerek tekmelenme pozisyonu almaktadır. Dostoyevski, bir gün köpeğin yanına yaklaşıp başını okşar. Köpek, ona şaşkın şaşkın bakarak hızla yanından uzaklaşır ve acı acı havlamaya başlar. O günden sonra köpek, Dostoyevski'yi ne zaman görse ondan hep uzaklaşır.        Bu olay bize, her zaman kötülük

Cicero Cemiyet Teorisi

       MÖ 106 yılında doğan Marcus Tullius Cicero, Romalı devlet adamı, bilgin, hatip, hukukçu ve yazardır. Bilgi kuramı açısından, kesinliğe bağlanmak yerine olasılıkların yolunu izlemeyi tercih eden Cicero, buna karşın ahlak alanında deneye dayalı bir tavır sergileyip, Sokrates'e yönelmiş ve felsefenin gelişmesine de katkıda bulunmuştur. Cicero teorisi cemiyet yapısını inceleyen bir teoridir ve anlaşıldığı kadarıyla yaklaşık 2000 yıl boyunca da değişiklik olmamıştır.        Cicero Cemiyet Teorisi 1) Fakir, çalışır. 2) Zengin, sömürür. 3) Asker, her ikisini de korur. 4) Mükellef, üçü için öder. 5) Serseri, dördünün adına istirahat eder. 6) Ayyaş, beşi için içer. 7) Bankacı, ilk altıyı dolandırır. 8) Avukat, ilk yediyi kandırarak savunur. 9) Hekim, sekizini de öldürür. 10) Mezarcı, dokuzunu da gömer. 11) Politikacı, 10'lar sayesinde yaşar... Google

LİYAKATİN YERİNİ 'RİYA'KAT ALIRSA

       Öncelikle TDK'da ''riyakat'' kelimesinin bir karşılığının bulunmadığını belirtmek isterim. Her ne kadar bu kelimenin sözlükte karşılığı olmasa da maalesef geçmişte ve günümüzde bu kelimeye uygun, bu kelimeyi karşılayacak uygulamalar ve bu uygulamaları gerçekleştiren kişiler bulunmaktadır. Bu yüzden riyakat kelimesinin anlamını açıklamaya bile gerek yoktur.  Yaşanan tecrübelere ve uygulamalara göre şekillenip bir anlam yüklenebilmektedir. Liyakat sözcüğü yakışma, layık olma, yeterlilik, uygunluk anlamına gelmektedir. Tabi ki insanlar, üzerine aldıkları görevleri bir şekilde yerine getirebilir ama liyakat açısından bakıldığında, en azından bazı görevler, o işi yapabilecek yeterliliğe sahip olunmasını zorunlu kılmaktadır. Nasıl ki doktor birisi pilotluk yapamayacağı gibi pilot da doktorluk yapamaz. Aslında bu basit örnekle bile liyakatin gerekliliği az da olsa anlaşılabilir. Dünyada tüm insanlar tarafından kabul edilen ama pek çok zaman uygulamaya konulamayan