Ana içeriğe atla

Kayıtlar

KIRIK CAMLAR TEORİSİ

En son yayınlar

DÜŞMANİZM (DÜŞMANCILIK)

       İdeoloji, insanlarda siyasal ya da toplumsal öğretiler oluşturan, herhangi bir halkın, zümrenin, hükumetlerin, sınıfların davranışlarına yön veren, hukuksal, siyasi, bilimsel, dinsel ve ahlaki düşüncelerin bütününü oluşturur. Varoluştan beridir insanoğlu hep bir ideolojiye bağlanıp yaşam şeklini o düşünce kalıbına göre şekillendirmiştir. Farklı konularda, farklı düşünce yapılarında dinsel, siyasal, felsefik bir sürü ideoloji varolmuş ve insanları arkalarından sürüklemiştir. Bu ideolojilere örnek vermek gerekirse muhafazakarlık, kominizim, liberalizm, milliyetçilik, dincilik, sosyalizm vs... birçok örnekler verilebilir.        İçinde bulunduğumuz yüzyılda, aslında eskiden de uygulamaları olan ama hiç bu kadar ayyuka çıkıp yükselmeyen yeni bir ideoloji daha meydana çıkmıştır. Hiç kimsenin lisan diliyle benimsediğini kabul etmediği ama farklı görünüşlerde ortaya çıkan zehirli, bölen, parçalayan ve en tehlikeli ideoloji, DÜŞMANİZM(DÜŞMANCILIK)... Bu kirli ideoloji, aynen günümü

TRAFİK KAZALARINDA KASKO POLİÇESİNDEN ARAÇ ONARIMI

                  TRAFİK KAZALARINDA KASKO POLİÇESİNDEN ARAÇ ONARIMI        Günümüz trafiğinde maalesef ki araç kullanıp da kazadan uzak durmak, sürücüler için neredeyse bir şanş haline geldi. Tabi ki kimse aracıyla bir kazaya karışmak istemez ama kaza meydana geldiğinde ise yapılması gerekenleri iyi bilmek gerekir. Trafik kazası meydana geldiğinde yapılması gerekenleri ve eğer kasko poliçemiz mevcutsa alınması gereken belgeleri özetleyecek olursak:        Trafik kazası meydana geldiğinde öncelikle kendi aracımızdakilerin, ikili ya da daha çoklu bir kaza mevcutsa karşı araçtakilerin de sağlık durumu kontrol edilmelidir. Yaralanma durumunda  acil ambulans ve polis ekipleri çağrılmalıdır.        Eğer yaralı yoksa, tek taraflı bir kaza ise ya da karşı taraftaki aracın sürücüsü olay yerini terk etmiş ise yine hemen aracın ve yol güzergahının fotoğrafları çekilip hemen emniyet birimleri çağrılmalıdır.        Eğer ikili veya çoklu kaza meydana gelmişse ve diğer sürücü/sürücüler ola

PARAYA, ALTINA, GÜCE TAPANLARA KISSADAN HİSSE!

       Bir gün Muhiddin-i Arabi Hazretleri sohbeti esnasında kendisini dinleyen insanlara:        -Sizin taptıklarınız benim ayaklarımın altındadır, dediği için o zamanın alimleri idamına hükmetmişlerdi. Daha sonra da idam edilmişti ve mezarında rahatsız edilmesin diye insanların bilemediği bir yere defnedildi.  Çünkü o zamanın insanları, Muhiddin-i Arabi Hazretleri'nin ''sizin taptıklarınız'' diye kastettiğini -haşa- Allah zannetmişlerdi. Muhiddin-i Arabi Hazretleri'nin vefat etmeden önce söylediği bir başka söz daha vardı. Arapça olarak söylenen o sözün manası da şuydu:        -Sin Şın'a girdiği zaman Muhiddin'in kabri meydana çıkar. Bu söz o zamanın alimlerince şu şekilde yorumlanmıştır:        -Sin ile kastedilen Sultan Selim, yani Yavuz'dur. Şın ile kastedilen ise Şam şehridir. Sultan Selim Şam'a girince Muhiddin-i Arabi Hazretleri'nin kabri bulunacaktır.        Gerçekten de denildiği gibi olmuş ve Muhiddin-i Arabi Hazretleri'n

LİYAKATİN YERİNİ 'RİYA'KAT ALIRSA

       Öncelikle TDK'da ''riyakat'' kelimesinin bir karşılığının bulunmadığını belirtmek isterim. Her ne kadar bu kelimenin sözlükte karşılığı olmasa da maalesef geçmişte ve günümüzde bu kelimeye uygun, bu kelimeyi karşılayacak uygulamalar ve bu uygulamaları gerçekleştiren kişiler bulunmaktadır. Bu yüzden riyakat kelimesinin anlamını açıklamaya bile gerek yoktur.  Yaşanan tecrübelere ve uygulamalara göre şekillenip bir anlam yüklenebilmektedir. Liyakat sözcüğü yakışma, layık olma, yeterlilik, uygunluk anlamına gelmektedir. Tabi ki insanlar, üzerine aldıkları görevleri bir şekilde yerine getirebilir ama liyakat açısından bakıldığında, en azından bazı görevler, o işi yapabilecek yeterliliğe sahip olunmasını zorunlu kılmaktadır. Nasıl ki doktor birisi pilotluk yapamayacağı gibi pilot da doktorluk yapamaz. Aslında bu basit örnekle bile liyakatin gerekliliği az da olsa anlaşılabilir. Dünyada tüm insanlar tarafından kabul edilen ama pek çok zaman uygulamaya konulamayan

Müvekkilin Avukattan Beklediği!

       Başarılı bir avukat olan Clement Vallandigham, 1871 yılında müvekkilinin bir başkasını vurmakla suçlandığı bir davada, vurulan kişinin kendi kendini vurduğunu ispatlamaya çalışırken yanlışlıkla dolu tabancayı alıp kendisini vurmuştu. Avukat Clement Vallandigham, bu şekilde ölmüş ve bunun sonucunda müvekkilinin beraat etmesini sağlamıştı. Muhtemelen günümüzde birçok müvekkil de avukatından bu şekilde bir performans beklemektedir...

ŞÜPHEDEN SANIK YARARLANIR - İLGİNÇ BİR ÖRNEK

       Bir idam mangasında ölüm mahkumuna ateş etmeleri için yedi asker seçilir. Askerlere yedi silah verilir, bunların altısında gerçek kurşun vardır, birinde ise talim fişeği bulunmaktadır. Talim fişeğinin içindeki barut da ötekilerde olduğu gibi patlar, hatta çıkardığı ses de aynıdır, ama kurbanın bedenine ateş ederken o silahın içinden kurşun çıkmaz. Hangi silahta talim fişeği olduğunu askerlerden hiçbiri bilemez. Her biri kendi silahında talim fişeği olduğuna ve tanımadıkları ama öldürmek zorunda oldukları mahkumun ölümünden ötekilerin sorumlu olduğuna inanırlar.        Hepsi kendini suçsuz sanır. Kaynakça: Paulo Coelho-Şeytan ve Genç Kadın

İPTEN ADAM ALMAK!

                                                                          Bir tarihte varlıklı bir İngiliz, ağır bir suç işlemiş ve o suçun cezası ise idammış. Adam hemen İngiltere'nin en şöhretli avukatını bulmuş ve onunla anlaşmış. Avukat demiş ki:        -Ben seni kurtarırım.        Mahkeme başlamış, avukat savunmasını yapmış ve hakim kararını açıklamış.        -İdam!        Avukat hapishaneye girip müvekkiliyle konuşmuş:        -Merak etme, ben seni kurtarırım.        -Nasıl?        -Bu işin daha temyizi var... Temyiz idamı bozacak.        Dava doyası temyize gitmiş ama değişen hiçbir şey olmamış, karar yine idam.        Adam, ''Hani beni kurtaracaktın'' diye avukatına kızmış. Avukat ise hala sakin bir şekilde:        -Merak etme, seni kurtarırım. Daha her şey bitmedi. Konu Avam Kamarası'na gidecek ve onlar idamı bozacaklar.        Gerçekten Avam Kamarası'na gitmiş, dava konuşulmuş ve sonunda eller kalkmış:        -İdam!        Mahkum

EMSAL KARARLAR (ÖZET)

       1- Avukat Vekaleti:        ''Avukata verilen vekaletin, bir davanın açılmasına ilişkin olduğunun ispat yükü müvekkile aittir.''        (Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. İdari Dava Dairesi 2018/89-247)        2- İş Akdinin Feshi:        ''Ücret alacağı kabul edilen fazla çalışma ve tatil günleri ücretlerinin ödenmediği sabit olan işçinin haklı nedenle iş akdini fesih hakkı bulunduğundan işe gelmemesinin eylemli olarak fesih hakkının kullanılması şeklindeki bir fesih iradesi niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle işverence daha sonraki tarihler için tek yanlı olarak düzenlenen tutanaklara değer verilerek iş akdinin devamsızlık nedeni ile işveren tarafından feshedildiğinin kabulü mümkün değildir. ''        (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/22-1881 Esas, 2015/1124 Karar)        3- Tanık Dinleme:        ''Dava dilekçesinde tanık delili bildirilmesine rağmen, mahkemenin tanık dinlemeden karar vermesi, bozmayı gerektirir.'

Cicero Cemiyet Teorisi

       MÖ 106 yılında doğan Marcus Tullius Cicero, Romalı devlet adamı, bilgin, hatip, hukukçu ve yazardır. Bilgi kuramı açısından, kesinliğe bağlanmak yerine olasılıkların yolunu izlemeyi tercih eden Cicero, buna karşın ahlak alanında deneye dayalı bir tavır sergileyip, Sokrates'e yönelmiş ve felsefenin gelişmesine de katkıda bulunmuştur. Cicero teorisi cemiyet yapısını inceleyen bir teoridir ve anlaşıldığı kadarıyla yaklaşık 2000 yıl boyunca da değişiklik olmamıştır.        Cicero Cemiyet Teorisi 1) Fakir, çalışır. 2) Zengin, sömürür. 3) Asker, her ikisini de korur. 4) Mükellef, üçü için öder. 5) Serseri, dördünün adına istirahat eder. 6) Ayyaş, beşi için içer. 7) Bankacı, ilk altıyı dolandırır. 8) Avukat, ilk yediyi kandırarak savunur. 9) Hekim, sekizini de öldürür. 10) Mezarcı, dokuzunu da gömer. 11) Politikacı, 10'lar sayesinde yaşar... Google

SOSYAL MEDYA SUÇLARI

       Günümüzde internet kullanıcılarının vazgeçilmezi olan sosyal medya, her kesimden insanın sosyal taleplerine, sosyalleşme gücüne ve  bilgi paylaşımlarına katkıda bulunup, teknoloji kullanımına yeni bir boyut kazandırmaktadır. Çeşitli video, fotoğraf paylaşımı, alış-veriş yapma ve iş arama gibi her türlü ihtiyaçlarımıza cevap vermektedir. Sosyal medyaya olan ilginin gün geçtikçe artmasını, kolay, hızlı ve etkili olmasını, günümüzde bir çok sosyal medya kullanıcılarının da var olduğunu düşündüğümüzde, sosyal medya aracılığıyla belki binlerce suç işlendiğini gözlemlemekteyiz. Facebook, Youtube, Twitter, Blog siteleri ve daha birçok siteyi düşündüğümüzde milyonlarca kullanıcısı olan sosyal medya ağlarını kullanırken kanunlarımız nezdinde suç olan fiiller gerçekleştirebiliriz. Bilişim suçları olarak tanımlanan ve Türk Ceza Kanunumuzda da yer alan bu suçlar; hakaret, sövme, tehdit ve şantaj, dolandırıcılık, sahtecilik, kumar, bahis, özel hayatın gizliliğini ihlal, terör ve propaganda

YAVUZ SULTAN SELİM VE KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN - DEVLET ANLAYIŞI

       Yavuz Sultan Selim, Mısır seferinden döndükten sonra bir gün Vezir-i Azam Piri Paşa' yı yanına çağırmış ve şöyle sormuştu: ''Gittiğimiz her yerde fetihler nasip oldu ve emrimize karşı gelecek kimse kalmadı. Bu durumda devletin yıkılma ihtimali var mıdır?''  Vezir-i Azam Piri Paşa ise şu cevabı verir: ''Cetlerinizin koyduğu kanun ve kaideler icra olundukça bu devletin zarar görmesi imkansızdır. İleride evlatlarınızın söz sahibi olduğu zamanlarda akılsız veziri azam tayin olunur, haksızlıklar yapılır ve vazifeler ehline verilmezse işte o zaman bu devletin zarar görmesi kaçınılmaz olur.'' der.        Kanuni Sultan Süleyman, zirveye çıktığı dönemde sık sık devletin akıbetini hayal eder ve derin düşüncelere dalardı. Bir gün bu endişelerini devrin alimlerinden Yahya Efendi ile paylaştı ve sordu: ''Osmanlı'nın akıbeti nasıl olur, bir gün olur da zarar görür mü?'' Yahya Efendi ise padişaha şu cevabı verir: ''Bir devlett

EMSAL KARARLAR

       1- Çocuk Annesinin Soy Adını Kullanabilecek:        Yargıtay kararına göre boşanmış kadın, velayeti kendisine verilmiş olan çocuğuna kendi soyadının verilmesini, velayet hakkına dayanarak ve Aile Mahkemesine başvurarak isteyebilir.        2- Boşanma Davasında Kredi Kartı Kararı:        Yargıtay 2. Hukuk Dairesi kararına göre, eşinden habersiz kredi çeken kocanın bu gizli hareketi ''Güven Sarsıcı'' olay olarak değerlendirip, bu kusurlu davranışı boşanma sebebi sayıldı. Bu emsal kararla birlikte artık eşinden habersiz banka kredisi çeken taraf, boşanma davalarında kusurlu sayılacak...        3- Boşanmaya dair ilginç karar:        Erkek eşin sürekli yemeğe 'habersiz' erkek misafir getirmesi boşanma sebebi sayıldı.        4- Kiracılara dair karar:        Kira sözleşmesinde birden fazla kiracı varsa tahliye istemi kiracıların tümüne beraber yönlendirilmelidir.

BÜYÜK OYUN

        Tarih boyunca   insanlar ve devletler birbirlerine karşı sürekli manipülasyon, tehditler, çıkarlar savaşları ve neredeyse toprak işgallerine varan müdahalelerde bulunmuşlardır. Günümüzde de devletlerin, çeşitli oluşumların ve bazı grupların kendi çıkarları için başkaları aleyhine çalışmalar yürütmesi gözlemlenmektedir. Kurtuluş Savaşı, 1. Dünya Savaşı gibi Anadoluyu işgal girişimlerinde de yine ülkemiz çeşitli girişimlerle ve müdahalelerle karşı karşıya kalmıştır. Tüm bunlar karşısında ders çıkaramamamız ayrı bir gerçek ama ders çıkarmamakla kalmayıp tam tersi kendi ürettiğimiz    sorunları, çözebileceğimiz problemleri, hatta kendi menfaatimiz gereği yaptıklarımızı ve beceriksizliklerimizi dahi her şeyi bu çekişmeler başlığı altında ''büyük oyun'' diye tabir edilen şeye bağlamak insanları küçük görmek ve aklını küçümsemektir.               Sürekli komplo teorileri oluşturmak, geçici süreliğine günü kurtarmak gibi görünse de aslında günümüzü ve geleceği

TARİHTEN ADALET ÖRNEKLERİ-2

       Fatih Sultan Mehmed, kendi adını taşıyan caminin inşaatında kullanılacak mermer sütunları kestiren Rum mimar Ipsilanti'ye kızıp elini kestirir. Bunun üzerine Rum mimar, İstanbul kadısı olan Sarı Hızır Çelebi'ye başvurur. Haksızlığa uğradığını söyleyip hakkının alınmasını ister.        Kadı, padişahı çağırtır. Padişah içeri girdiğinde Rum mimar davacı makamında ayakta durmaktadır. Padişah, tam minderinde oturup bağdaş kurmak isterken Kadı hışımla kükrer:         ''Beyim, davacı ile hukuk önünde yüzleşeceksin, ayağa kalk!'' der.        Padişah hemen ayağa kalkar ve kendi savunması istenince hata ettiğini belirtir. Kadı Sarı Hızır Çelebi, kısasa kısas hükmünü verir. Yani bu hükme göre Padişahın da eli kesilecektir. Orada bulunanlar hayret ve dehşet içinde dona kalmışlardır. Padişah ise hiç tereddüt etmeden hükme razı olmuştur. Durum böyle olunca Rum mimar Ipsilanti'nin eli ayağı titremeye başlamış ve aklı başına geldiğinde hemen kendisini Padişahın

DOSTOYEVSKI'NİN KÖPEK DENEYİ

       Dostoyevski bir toplantıda yüksek sesle okuduğu bir şiirden dolayı Çar tarafından hapse mahkum edilir. Hapis cezasını tamamladıktan sonra anılarını kaleme aldığı ''Ölüler Evinden Anılar'' adlı kitabını yazar. Kitapta, hapishanedeki hayatından önce insanları tanıdığını sandığını ama yanıldığını burada anladığını belirtir. Dostoyevski, ''kara halk'' olarak tanımladığı bu kitleyle karşılaştıktan sonra insanları daha iyi anlamaya ve kendi iç dünyasının derinliklerine inmeye başlar.        Yazar, hapishanedeki bir köpeğin, yanından geçen her mahkum tarafından tekmelendiğini gözlemler. Köpek, mahkumlardan kaçmadığı gibi yanına bir mahkum yaklaştığında eğilerek tekmelenme pozisyonu almaktadır. Dostoyevski, bir gün köpeğin yanına yaklaşıp başını okşar. Köpek, ona şaşkın şaşkın bakarak hızla yanından uzaklaşır ve acı acı havlamaya başlar. O günden sonra köpek, Dostoyevski'yi ne zaman görse ondan hep uzaklaşır.        Bu olay bize, her zaman kötülük

Hakaret Davasıyla ilgili Yargıtay Kararı (Özet)

        1) Hakaret Davasıyla İlgili Karar:        Hakimin duruşmaya geç ve dosyaya hazırlanmadan çıkması nedeniyle avukatın söylediği : ''...dosyayı incelemeden çıkarsanız böyle olur... Burada babanızın uşağı yok.'' sözleri hakaret değildir. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2014/16690-14210)

TARİHTEN MUHTEŞEM MAHKEME SAVUNMA ÖRNEKLERİ-1

                                  NECİP FAZIL-SÜMERBANK'A HAKARET DAVASI        Sümerbank'a ''Devlet kurumu değil parti organı gibi çalışıyor.'' dediği için hakaret ettiği gerekçesiyle 1946 yılında yargılanan Necip Fazıl KISAKÜREK'in tarihe geçen savunması ve verilen karar:                -Pek muhterem hakim; Dünya fikir ve hukuk aleminin en büyük müdafaalarından biri olan Sokrat'ın savunmasından şu birkaç satırı okumaya izin istiyorum:        -''Ben ne gibi bir cezaya mı müstehakım? Ömrüm boyunca dilimi tutmadığım için?.. Paraya, mala, hatipliğe ve memlekette durmadan ortaya çıkan entrikalara ve fırkalara bağlanmadığım için?... Bu gibi faaliyetler altında yaşamayı kendime yakıştırmadığım, kendimi böyle bir hayat sürmeyecek kadar şerefli saydığım için?... Bütün bunlar için ben ne gibi bir cezaya mı müstehakım?...''        -Muhterem hakim son cümlemi arz ediyorum:        Ben Türk vatandaşı ve yazarı Necip Fazıl, en fevkalad

BİNALARDA OTOPARK KULLANIM ESASLARI

         Kat Malikleri Kanununa göre, ortak yerlerin kullanımı, onarımı, tadilatı, tesis ve inşaat yapılması, Kat Malikleri Kurulunda görüşülerek oy birliği ile karara bağlanmak zorundadır. Yine Kat Mülkiyeti Kanununa göre apartmana ait olan otopark, apartmanın ortak kullanım alanı olup tüm kat malikleri ve kiracılar bu ortak kullanım alanından yararlanma hakkına sahiptirler. Bu hak, kat maliklerince kiracılara kısıtlanamaz. Ancak araç sayısı daire sayısından fazla olan apartmanlarda, kat malikleri kurulu kararı ile kat malikleri veya kiracının birden fazla aracını otoparka park etmesi engellenebilir. Burada kat malikleri kurulu, sorunları hakkaniyete uygun olarak çözmelidirler. Eğer kat malikleri kurulunca verilen karar beğenilmezse ya da hakkaniyete uygun görülmezse, her bir kat maliki veya kiracı dava yoluyla hakimin müdahalesini isteyebilir.         Kat Malikleri Kanununa göre; kat malikleri, ana gayrimenkulün bütün ortak yerlerine, arsa payları oranında, ortak mülkiyet hüküm

İLK EMİR

       İnsanoğluna en büyükten gelen ilk emir OKU'dur. Burada bahsedilen sadece yazılan, basılan, hazır bir metni okumak değil, hayatı okumak, doğayı okumak, evreni okumak, düşünebilmek ve görebilmektir.        İnsanoğlunu diğer canlılardan ayıran en büyük özelliği akıl ve iradesidir. Akıl, insanoğluna verilmiş manevi bir kuvvettir. Bu kuvvet, kalbin onayından geçmeden hareket ederse şaşırır, şaşırtır ve yoldan çıkarır. İşte bu yüzden akıl ve irade ile yapılan işler kalp süzgecinden geçmelidir. Tüm bunların bir araya gelip güzellikler saçabilmesi yine okumak, düşünmek ve idrak edebilmekle mümkündür.         Okumak; evreni tanımaktır, kendini tanımaktır, yanlışla doğruyu ayırt edebilmektir, vicdanla tanışmaktır. Süslü cümleler kurabilmek için değil kalplere girmek, paylaşabilmek, anlatabilmek, doğruyu ve güzeli haykırabilmektir okumak.        Menfaat, riya ve bencillik duvarlarını aşıp yanlışa yanlış diyebilmektir okumak. Önce kendinden başlayarak çevreyi, doğayı, hayatı güzel

İDARİ TASARRUF

       İdare, görev yaparken ve yetkilerini kullanırken, önceden konulmuş kurallara göre hareket eder. İdarenin işlem ve eylemlerini kamu adına kamu görevlileri yürütür. İdare, idari işlemleri gerçekleştirirken kamu gücünü kullanabilir. İdare kamu gücünü kullanırken hukuk devleti olmanın gereğiyle hareket edip, kişisel hak ve özgürlüklere azami derecede riayet etmelidir. Yine idare bu gücü kullanırken sınırları, gücü elinde bulunduranların kendi görüşlerine göre değil, olması gereken hukuk devleti ilkelerine göre belirlemelidir.          Günümüzde idare, temelini anayasalarda bulan, demokratik ve sosyal devlet ilkeleri çerçevesinde, görevlerini kanunların gösterdiği şekilde ve devletin amaçları doğrultusunda yerine getirmekle yükümlüdür.(1)        İdari işlemler; idari makamlar tarafından, tek yanlı, icrai, kamu gücüne dayanan, hukuka uygunluk karinesinden yararlanan, hukuki sonuçlar doğuran ve geriye yürüyemeyen işlemlerdir. Anayasa' nın 125. maddesine göre ''İdarenin

LEKELENME''ME'' HAKKI

       Maddi hukuka, yani yürürlükte olan hukuka göre soruşturma ve kovuşturmalar doğruya, gerçeğe, hakikate ve adalete ulaşmak için yapılır. Yine amaç, suçu cezasız bırakmamak, şüpheli olayı veya durumu aydınlatmaktır. Tüm bunları yaparken olması gereken, masumiyet karinesini, lekenlenmeme hakkını gözetmek, haksız yere yargılanma ve suçlanmaları önlemek hukuk devletinin en temel vazifelerinden birisidir. Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet Savcısı, CMK 160. maddesine göre kamu davasını açmaya ya da kamu davasını açmaya yer olmadığına dair doğru karar verebilmek için hemen işin gereğini araştırmaya başlar. Cumhuriyet Savcısı yine maddi gerçeğin araştırılması için şüphelinin ''sadece aleyhine değil lehine olan delilleri'' de muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla görevlidir. Bu şekilde şüphelinin lekelenmeme hakkı ve masumiyet karinesi korunmuş olunur. Yani şüpheliye ait somut deliller toplanıp yeterli şüpheye ulaşılmadan ''suçlu'&#

ORTAÇAĞ AVRUPASI' NIN UTANÇ TABLOSU ENGİZİSYON MAHKEMELERİ

       Latince ''Baskıcı soruşturma ve sorgulama'' anlamına gelen ''inquisition'' sözcüğünden gelen engizisyon, Ortaçağ Avrupası' nın ve hatta tüm insanlığın gelmiş geçmiş en acımasız yargı sistemidir. Engizisyon mahkemeleri 13. YY' da meydana gelmiş, amacı da hristiyanlıktan dönenleri ve kilise öğretilerine karşı gelenlere karşı oluşturulmuş katolik temelli mahkemelerin genel adıdır. Sürekli işkence üretip bir çok kişiyi de bu işkencelerin kurbanları haline getirmişlerdir.        Mahkemede bir sorgucu, noter ve iki hukuk uzmanı bulunur ve mahkeme onların eşliğinde devam ederdi. Mahkuma kesinlikle bir avukat yada savunucu verilmezdi. Önemli olan suçunu itiraf edip etmemesiydi, masum olup olmamasının hiçbir önemi yoktu. Suçlanan kişilere suçunu itiraf edene kadar akıl almaz işkenceler yapılırdı. Bir çok işkence türü mevcuttu. Bunlardan bazıları; mahkumu testereyle ikiye bölmek, diri diri yakmak, yırtıcı hayvanların önüne atmak gibi insanlık dışı

ŞİRİNLER ÇİZGİ FİLMİNİN ARKA PLANINDAKİ GERÇEKLER (MUTLAKA OKUYUNUZ)

               Çocukluğumuzda izlediğimiz Şirinler Filmi bizim için her ne kadar eğlenceli olup hayal dünyamızda geniş bir yer edinse de bir çok ülkede tartışma konusu olmuştur. Hatta bazı ülkelerde yasaklanması dahi söz konusu olmuştur. Çünkü filmle insanlara empoze edilmek istenen bazı mesajlar olduğu düşünülmektedir. Doğruluğu halen tartışmalıdır ama geniş kapsamlı bakıldığında bir çok konuda düşündürmektedir. Bunlara göz atacak olursak:        * Şirinler köyünde herkes aynı kıyafeti giyer ve herkes kendi işini yapar.        * Şirin baba Karl Marx'a benzer ve kızıl şapka giyer.        * Para olmadan komünal bir yaşam sürerler.        * Şirinler köyünde hiç ibadethane bulunmaz, kutsalları yoktur.        * Şirinler'in düşmanı Gargamel papaz cübbesi giyer ve dini sembolize eder.        * Gargamel altın ve para düşkünüdür ve bu da kapitalizmi sembolize eder.        * Para kullanılmaz ama herkes kendine gerekli olan şeyleri bedava edinir.        * Çilek tar

GERÇEK AVUKATLIK ÖRNEĞİ

       Avukat sözcüğü Roma'da Advo Catus yani üstün, ayrıcalıklı, güzel konuşan anlamına gelirdi. Fransa'da 1800' lü yıllarda ünlü avukat Berryer fakirlik içinde ölürken genç meslektaşları yanına gelir ve şunu söylerler: - Üstat, ayaklarınızın altına altın torbalar koymuşlardı, neden almadınız?... Avukat Berryer' in verdiği cevap manidardır: - Almak için eğilmek lazımdı.      

ADALETE DAİR ÖZLÜ SÖZLER

  * Kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, adaletli olun!                Nisa Suresi/135          *   Bir topluma olan kininiz ve öfkeniz sakın sizi adaletsizliğe itmesin!             Maide Suresi/8          *  Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunamaz.           K.ATATÜRK          *  Kanunları severim faydalıdırlar, ama uygulanmadıklarında işe yaramazlar.            Noam CHOMSKY          *  Kuvvete dayanmayan adalet aciz, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir.            Blaise PASCAL         *  Adalet olmadan düzen olmaz.       Albert CAMUS          *  İyi olmak kolaydır, zor olan adil olmaktır.       V.HUGO         *   Adaletsizliği işleyen, çekenden daha sefildir.       Eflatun          *  Haksızlık yapıp tüm insanlarla birlikte olmaktansa, adaletli davranıp tek başına kalmak daha iyidir.     Gandhi          *  Adalet, kutup yıldızı gibi yerinde durur ve geri kalan her şey