Öncelikle TDK'da ''riyakat'' kelimesinin bir karşılığının bulunmadığını belirtmek isterim. Her ne kadar bu kelimenin sözlükte karşılığı olmasa da maalesef geçmişte ve günümüzde bu kelimeye uygun, bu kelimeyi karşılayacak uygulamalar ve bu uygulamaları gerçekleştiren kişiler bulunmaktadır. Bu yüzden riyakat kelimesinin anlamını açıklamaya bile gerek yoktur. Yaşanan tecrübelere ve uygulamalara göre şekillenip bir anlam yüklenebilmektedir. Liyakat sözcüğü yakışma, layık olma, yeterlilik, uygunluk anlamına gelmektedir. Tabi ki insanlar, üzerine aldıkları görevleri bir şekilde yerine getirebilir ama liyakat açısından bakıldığında, en azından bazı görevler, o işi yapabilecek yeterliliğe sahip olunmasını zorunlu kılmaktadır. Nasıl ki doktor birisi pilotluk yapamayacağı gibi pilot da doktorluk yapamaz. Aslında bu basit örnekle bile liyakatin gerekliliği az da olsa anlaşılabilir. Dünyada tüm insanlar tarafından kabul edilen ama pek çok zaman uygulamaya konulamayan bir durumdur. Zira çok eski tarihlerden beri kadim geleneklerimizde ''görev istenmez, verilir'' anlayışı hakimdi, ama insanların kolaya yönelimleri, çalışmadan beklentilere girmeleri, menfaatperest oluşları, olduğundan farklı görünmeye çalışarak, riya ile bir yerlere gelme eğilimleri bu kadim geleneği yok edip hakkı haksızın eline verdiği zamanlar şüphesiz meydana gelmektedir. Peki liyakatin yerini riyakat alırsa neler olur...
-Hemşehricilik, kayırmacılık, hizipçilik meydana gelir,
-Hakkın yerini haksızlık alır,
-Hakkın adamlığından vazgeçip, günün adamı olan hakikatsiz kişilikler oluşur,
-''Rızkı veren Hüda'dır, kula minnet eylemem'' deyip en basit işler için bile birçok kişiden kayırma dilenen insanlar türer,
-Koyunları kurtlar değil çobanlar yer,
-Adil olanın değil, gücün peşinden giden, ömrü boyunda töhmet altında kalacak olan zayıf kişilikli insanlar meydana gelir,
-Aklın ve eğitimin bir önemi kalmaz, bunlar gidince ahlak da gider, ahlak giderse adalet gider, mutluluk gider, insanlık gider...
-Hemşehricilik, kayırmacılık, hizipçilik meydana gelir,
-Hakkın yerini haksızlık alır,
-Hakkın adamlığından vazgeçip, günün adamı olan hakikatsiz kişilikler oluşur,
-''Rızkı veren Hüda'dır, kula minnet eylemem'' deyip en basit işler için bile birçok kişiden kayırma dilenen insanlar türer,
-Koyunları kurtlar değil çobanlar yer,
-Adil olanın değil, gücün peşinden giden, ömrü boyunda töhmet altında kalacak olan zayıf kişilikli insanlar meydana gelir,
-Aklın ve eğitimin bir önemi kalmaz, bunlar gidince ahlak da gider, ahlak giderse adalet gider, mutluluk gider, insanlık gider...
Yorumlar
Yorum Gönder