Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Aralık, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

PARAYA, ALTINA, GÜCE TAPANLARA KISSADAN HİSSE!

       Bir gün Muhiddin-i Arabi Hazretleri sohbeti esnasında kendisini dinleyen insanlara:        -Sizin taptıklarınız benim ayaklarımın altındadır, dediği için o zamanın alimleri idamına hükmetmişlerdi. Daha sonra da idam edilmişti ve mezarında rahatsız edilmesin diye insanların bilemediği bir yere defnedildi.  Çünkü o zamanın insanları, Muhiddin-i Arabi Hazretleri'nin ''sizin taptıklarınız'' diye kastettiğini -haşa- Allah zannetmişlerdi. Muhiddin-i Arabi Hazretleri'nin vefat etmeden önce söylediği bir başka söz daha vardı. Arapça olarak söylenen o sözün manası da şuydu:        -Sin Şın'a girdiği zaman Muhiddin'in kabri meydana çıkar. Bu söz o zamanın alimlerince şu şekilde yorumlanmıştır:        -Sin ile kastedilen Sultan Selim, yani Yavuz'dur. Şın ile kastedilen ise Şam şehridir. Sultan Selim Şam'a girince Muhiddin-i Arabi Hazretleri'nin kabri bulunacaktır.        Gerçekten de denildiği gibi olmuş ve Muhiddin-i Arabi Hazretleri'n

LİYAKATİN YERİNİ 'RİYA'KAT ALIRSA

       Öncelikle TDK'da ''riyakat'' kelimesinin bir karşılığının bulunmadığını belirtmek isterim. Her ne kadar bu kelimenin sözlükte karşılığı olmasa da maalesef geçmişte ve günümüzde bu kelimeye uygun, bu kelimeyi karşılayacak uygulamalar ve bu uygulamaları gerçekleştiren kişiler bulunmaktadır. Bu yüzden riyakat kelimesinin anlamını açıklamaya bile gerek yoktur.  Yaşanan tecrübelere ve uygulamalara göre şekillenip bir anlam yüklenebilmektedir. Liyakat sözcüğü yakışma, layık olma, yeterlilik, uygunluk anlamına gelmektedir. Tabi ki insanlar, üzerine aldıkları görevleri bir şekilde yerine getirebilir ama liyakat açısından bakıldığında, en azından bazı görevler, o işi yapabilecek yeterliliğe sahip olunmasını zorunlu kılmaktadır. Nasıl ki doktor birisi pilotluk yapamayacağı gibi pilot da doktorluk yapamaz. Aslında bu basit örnekle bile liyakatin gerekliliği az da olsa anlaşılabilir. Dünyada tüm insanlar tarafından kabul edilen ama pek çok zaman uygulamaya konulamayan

Müvekkilin Avukattan Beklediği!

       Başarılı bir avukat olan Clement Vallandigham, 1871 yılında müvekkilinin bir başkasını vurmakla suçlandığı bir davada, vurulan kişinin kendi kendini vurduğunu ispatlamaya çalışırken yanlışlıkla dolu tabancayı alıp kendisini vurmuştu. Avukat Clement Vallandigham, bu şekilde ölmüş ve bunun sonucunda müvekkilinin beraat etmesini sağlamıştı. Muhtemelen günümüzde birçok müvekkil de avukatından bu şekilde bir performans beklemektedir...

ŞÜPHEDEN SANIK YARARLANIR - İLGİNÇ BİR ÖRNEK

       Bir idam mangasında ölüm mahkumuna ateş etmeleri için yedi asker seçilir. Askerlere yedi silah verilir, bunların altısında gerçek kurşun vardır, birinde ise talim fişeği bulunmaktadır. Talim fişeğinin içindeki barut da ötekilerde olduğu gibi patlar, hatta çıkardığı ses de aynıdır, ama kurbanın bedenine ateş ederken o silahın içinden kurşun çıkmaz. Hangi silahta talim fişeği olduğunu askerlerden hiçbiri bilemez. Her biri kendi silahında talim fişeği olduğuna ve tanımadıkları ama öldürmek zorunda oldukları mahkumun ölümünden ötekilerin sorumlu olduğuna inanırlar.        Hepsi kendini suçsuz sanır. Kaynakça: Paulo Coelho-Şeytan ve Genç Kadın

İPTEN ADAM ALMAK!

                                                                          Bir tarihte varlıklı bir İngiliz, ağır bir suç işlemiş ve o suçun cezası ise idammış. Adam hemen İngiltere'nin en şöhretli avukatını bulmuş ve onunla anlaşmış. Avukat demiş ki:        -Ben seni kurtarırım.        Mahkeme başlamış, avukat savunmasını yapmış ve hakim kararını açıklamış.        -İdam!        Avukat hapishaneye girip müvekkiliyle konuşmuş:        -Merak etme, ben seni kurtarırım.        -Nasıl?        -Bu işin daha temyizi var... Temyiz idamı bozacak.        Dava doyası temyize gitmiş ama değişen hiçbir şey olmamış, karar yine idam.        Adam, ''Hani beni kurtaracaktın'' diye avukatına kızmış. Avukat ise hala sakin bir şekilde:        -Merak etme, seni kurtarırım. Daha her şey bitmedi. Konu Avam Kamarası'na gidecek ve onlar idamı bozacaklar.        Gerçekten Avam Kamarası'na gitmiş, dava konuşulmuş ve sonunda eller kalkmış:        -İdam!        Mahkum

EMSAL KARARLAR (ÖZET)

       1- Avukat Vekaleti:        ''Avukata verilen vekaletin, bir davanın açılmasına ilişkin olduğunun ispat yükü müvekkile aittir.''        (Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. İdari Dava Dairesi 2018/89-247)        2- İş Akdinin Feshi:        ''Ücret alacağı kabul edilen fazla çalışma ve tatil günleri ücretlerinin ödenmediği sabit olan işçinin haklı nedenle iş akdini fesih hakkı bulunduğundan işe gelmemesinin eylemli olarak fesih hakkının kullanılması şeklindeki bir fesih iradesi niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle işverence daha sonraki tarihler için tek yanlı olarak düzenlenen tutanaklara değer verilerek iş akdinin devamsızlık nedeni ile işveren tarafından feshedildiğinin kabulü mümkün değildir. ''        (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/22-1881 Esas, 2015/1124 Karar)        3- Tanık Dinleme:        ''Dava dilekçesinde tanık delili bildirilmesine rağmen, mahkemenin tanık dinlemeden karar vermesi, bozmayı gerektirir.'

Cicero Cemiyet Teorisi

       MÖ 106 yılında doğan Marcus Tullius Cicero, Romalı devlet adamı, bilgin, hatip, hukukçu ve yazardır. Bilgi kuramı açısından, kesinliğe bağlanmak yerine olasılıkların yolunu izlemeyi tercih eden Cicero, buna karşın ahlak alanında deneye dayalı bir tavır sergileyip, Sokrates'e yönelmiş ve felsefenin gelişmesine de katkıda bulunmuştur. Cicero teorisi cemiyet yapısını inceleyen bir teoridir ve anlaşıldığı kadarıyla yaklaşık 2000 yıl boyunca da değişiklik olmamıştır.        Cicero Cemiyet Teorisi 1) Fakir, çalışır. 2) Zengin, sömürür. 3) Asker, her ikisini de korur. 4) Mükellef, üçü için öder. 5) Serseri, dördünün adına istirahat eder. 6) Ayyaş, beşi için içer. 7) Bankacı, ilk altıyı dolandırır. 8) Avukat, ilk yediyi kandırarak savunur. 9) Hekim, sekizini de öldürür. 10) Mezarcı, dokuzunu da gömer. 11) Politikacı, 10'lar sayesinde yaşar... Google

SOSYAL MEDYA SUÇLARI

       Günümüzde internet kullanıcılarının vazgeçilmezi olan sosyal medya, her kesimden insanın sosyal taleplerine, sosyalleşme gücüne ve  bilgi paylaşımlarına katkıda bulunup, teknoloji kullanımına yeni bir boyut kazandırmaktadır. Çeşitli video, fotoğraf paylaşımı, alış-veriş yapma ve iş arama gibi her türlü ihtiyaçlarımıza cevap vermektedir. Sosyal medyaya olan ilginin gün geçtikçe artmasını, kolay, hızlı ve etkili olmasını, günümüzde bir çok sosyal medya kullanıcılarının da var olduğunu düşündüğümüzde, sosyal medya aracılığıyla belki binlerce suç işlendiğini gözlemlemekteyiz. Facebook, Youtube, Twitter, Blog siteleri ve daha birçok siteyi düşündüğümüzde milyonlarca kullanıcısı olan sosyal medya ağlarını kullanırken kanunlarımız nezdinde suç olan fiiller gerçekleştirebiliriz. Bilişim suçları olarak tanımlanan ve Türk Ceza Kanunumuzda da yer alan bu suçlar; hakaret, sövme, tehdit ve şantaj, dolandırıcılık, sahtecilik, kumar, bahis, özel hayatın gizliliğini ihlal, terör ve propaganda

YAVUZ SULTAN SELİM VE KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN - DEVLET ANLAYIŞI

       Yavuz Sultan Selim, Mısır seferinden döndükten sonra bir gün Vezir-i Azam Piri Paşa' yı yanına çağırmış ve şöyle sormuştu: ''Gittiğimiz her yerde fetihler nasip oldu ve emrimize karşı gelecek kimse kalmadı. Bu durumda devletin yıkılma ihtimali var mıdır?''  Vezir-i Azam Piri Paşa ise şu cevabı verir: ''Cetlerinizin koyduğu kanun ve kaideler icra olundukça bu devletin zarar görmesi imkansızdır. İleride evlatlarınızın söz sahibi olduğu zamanlarda akılsız veziri azam tayin olunur, haksızlıklar yapılır ve vazifeler ehline verilmezse işte o zaman bu devletin zarar görmesi kaçınılmaz olur.'' der.        Kanuni Sultan Süleyman, zirveye çıktığı dönemde sık sık devletin akıbetini hayal eder ve derin düşüncelere dalardı. Bir gün bu endişelerini devrin alimlerinden Yahya Efendi ile paylaştı ve sordu: ''Osmanlı'nın akıbeti nasıl olur, bir gün olur da zarar görür mü?'' Yahya Efendi ise padişaha şu cevabı verir: ''Bir devlett

EMSAL KARARLAR

       1- Çocuk Annesinin Soy Adını Kullanabilecek:        Yargıtay kararına göre boşanmış kadın, velayeti kendisine verilmiş olan çocuğuna kendi soyadının verilmesini, velayet hakkına dayanarak ve Aile Mahkemesine başvurarak isteyebilir.        2- Boşanma Davasında Kredi Kartı Kararı:        Yargıtay 2. Hukuk Dairesi kararına göre, eşinden habersiz kredi çeken kocanın bu gizli hareketi ''Güven Sarsıcı'' olay olarak değerlendirip, bu kusurlu davranışı boşanma sebebi sayıldı. Bu emsal kararla birlikte artık eşinden habersiz banka kredisi çeken taraf, boşanma davalarında kusurlu sayılacak...        3- Boşanmaya dair ilginç karar:        Erkek eşin sürekli yemeğe 'habersiz' erkek misafir getirmesi boşanma sebebi sayıldı.        4- Kiracılara dair karar:        Kira sözleşmesinde birden fazla kiracı varsa tahliye istemi kiracıların tümüne beraber yönlendirilmelidir.

BÜYÜK OYUN

        Tarih boyunca   insanlar ve devletler birbirlerine karşı sürekli manipülasyon, tehditler, çıkarlar savaşları ve neredeyse toprak işgallerine varan müdahalelerde bulunmuşlardır. Günümüzde de devletlerin, çeşitli oluşumların ve bazı grupların kendi çıkarları için başkaları aleyhine çalışmalar yürütmesi gözlemlenmektedir. Kurtuluş Savaşı, 1. Dünya Savaşı gibi Anadoluyu işgal girişimlerinde de yine ülkemiz çeşitli girişimlerle ve müdahalelerle karşı karşıya kalmıştır. Tüm bunlar karşısında ders çıkaramamamız ayrı bir gerçek ama ders çıkarmamakla kalmayıp tam tersi kendi ürettiğimiz    sorunları, çözebileceğimiz problemleri, hatta kendi menfaatimiz gereği yaptıklarımızı ve beceriksizliklerimizi dahi her şeyi bu çekişmeler başlığı altında ''büyük oyun'' diye tabir edilen şeye bağlamak insanları küçük görmek ve aklını küçümsemektir.               Sürekli komplo teorileri oluşturmak, geçici süreliğine günü kurtarmak gibi görünse de aslında günümüzü ve geleceği

TARİHTEN ADALET ÖRNEKLERİ-2

       Fatih Sultan Mehmed, kendi adını taşıyan caminin inşaatında kullanılacak mermer sütunları kestiren Rum mimar Ipsilanti'ye kızıp elini kestirir. Bunun üzerine Rum mimar, İstanbul kadısı olan Sarı Hızır Çelebi'ye başvurur. Haksızlığa uğradığını söyleyip hakkının alınmasını ister.        Kadı, padişahı çağırtır. Padişah içeri girdiğinde Rum mimar davacı makamında ayakta durmaktadır. Padişah, tam minderinde oturup bağdaş kurmak isterken Kadı hışımla kükrer:         ''Beyim, davacı ile hukuk önünde yüzleşeceksin, ayağa kalk!'' der.        Padişah hemen ayağa kalkar ve kendi savunması istenince hata ettiğini belirtir. Kadı Sarı Hızır Çelebi, kısasa kısas hükmünü verir. Yani bu hükme göre Padişahın da eli kesilecektir. Orada bulunanlar hayret ve dehşet içinde dona kalmışlardır. Padişah ise hiç tereddüt etmeden hükme razı olmuştur. Durum böyle olunca Rum mimar Ipsilanti'nin eli ayağı titremeye başlamış ve aklı başına geldiğinde hemen kendisini Padişahın