Ana içeriğe atla

TARİHTEN MUHTEŞEM MAHKEME SAVUNMA ÖRNEKLERİ-1

                                 
NECİP FAZIL-SÜMERBANK'A HAKARET DAVASI
       Sümerbank'a ''Devlet kurumu değil parti organı gibi çalışıyor.'' dediği için hakaret ettiği gerekçesiyle 1946 yılında yargılanan Necip Fazıl KISAKÜREK'in tarihe geçen savunması ve verilen karar:
       
       -Pek muhterem hakim; Dünya fikir ve hukuk aleminin en büyük müdafaalarından biri olan Sokrat'ın savunmasından şu birkaç satırı okumaya izin istiyorum:
       -''Ben ne gibi bir cezaya mı müstehakım? Ömrüm boyunca dilimi tutmadığım için?.. Paraya, mala, hatipliğe ve memlekette durmadan ortaya çıkan entrikalara ve fırkalara bağlanmadığım için?... Bu gibi faaliyetler altında yaşamayı kendime yakıştırmadığım, kendimi böyle bir hayat sürmeyecek kadar şerefli saydığım için?... Bütün bunlar için ben ne gibi bir cezaya mı müstehakım?...''
       -Muhterem hakim son cümlemi arz ediyorum:
       Ben Türk vatandaşı ve yazarı Necip Fazıl, en fevkalade ölçüde doldurduğunuzu sezdiğim Türk kaza mevkiinin bir mümessilinden beraatımı istemeye utanırım. Hakkın bu kadar gür seslisini ve açığını istemek sanki hakimden şüphe etmek gibi bir his verir bana...
Takdirinizi bekliyorum...
       Karar anı:
       -Sanık Necip Fazıl KISAKÜREK, Sümerbank'a hakaret ettiği gerekçesiyle 3,5 ay hapis, 115 lira para cezasına çarptırıldı. 

       Not: Dilerim ki olması gereken -hakkınızı- isterken ne utanma gereği duyasınız, ne de utanma duygusu olmayandan hak arayasınız!...



Google

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOSTOYEVSKI'NİN KÖPEK DENEYİ

       Dostoyevski bir toplantıda yüksek sesle okuduğu bir şiirden dolayı Çar tarafından hapse mahkum edilir. Hapis cezasını tamamladıktan sonra anılarını kaleme aldığı ''Ölüler Evinden Anılar'' adlı kitabını yazar. Kitapta, hapishanedeki hayatından önce insanları tanıdığını sandığını ama yanıldığını burada anladığını belirtir. Dostoyevski, ''kara halk'' olarak tanımladığı bu kitleyle karşılaştıktan sonra insanları daha iyi anlamaya ve kendi iç dünyasının derinliklerine inmeye başlar.        Yazar, hapishanedeki bir köpeğin, yanından geçen her mahkum tarafından tekmelendiğini gözlemler. Köpek, mahkumlardan kaçmadığı gibi yanına bir mahkum yaklaştığında eğilerek tekmelenme pozisyonu almaktadır. Dostoyevski, bir gün köpeğin yanına yaklaşıp başını okşar. Köpek, ona şaşkın şaşkın bakarak hızla yanından uzaklaşır ve acı acı havlamaya başlar. O günden sonra köpek, Dostoyevski'yi ne zaman görse ondan hep uzaklaşır.        Bu olay bize, her zaman kötülük

Cicero Cemiyet Teorisi

       MÖ 106 yılında doğan Marcus Tullius Cicero, Romalı devlet adamı, bilgin, hatip, hukukçu ve yazardır. Bilgi kuramı açısından, kesinliğe bağlanmak yerine olasılıkların yolunu izlemeyi tercih eden Cicero, buna karşın ahlak alanında deneye dayalı bir tavır sergileyip, Sokrates'e yönelmiş ve felsefenin gelişmesine de katkıda bulunmuştur. Cicero teorisi cemiyet yapısını inceleyen bir teoridir ve anlaşıldığı kadarıyla yaklaşık 2000 yıl boyunca da değişiklik olmamıştır.        Cicero Cemiyet Teorisi 1) Fakir, çalışır. 2) Zengin, sömürür. 3) Asker, her ikisini de korur. 4) Mükellef, üçü için öder. 5) Serseri, dördünün adına istirahat eder. 6) Ayyaş, beşi için içer. 7) Bankacı, ilk altıyı dolandırır. 8) Avukat, ilk yediyi kandırarak savunur. 9) Hekim, sekizini de öldürür. 10) Mezarcı, dokuzunu da gömer. 11) Politikacı, 10'lar sayesinde yaşar... Google

LİYAKATİN YERİNİ 'RİYA'KAT ALIRSA

       Öncelikle TDK'da ''riyakat'' kelimesinin bir karşılığının bulunmadığını belirtmek isterim. Her ne kadar bu kelimenin sözlükte karşılığı olmasa da maalesef geçmişte ve günümüzde bu kelimeye uygun, bu kelimeyi karşılayacak uygulamalar ve bu uygulamaları gerçekleştiren kişiler bulunmaktadır. Bu yüzden riyakat kelimesinin anlamını açıklamaya bile gerek yoktur.  Yaşanan tecrübelere ve uygulamalara göre şekillenip bir anlam yüklenebilmektedir. Liyakat sözcüğü yakışma, layık olma, yeterlilik, uygunluk anlamına gelmektedir. Tabi ki insanlar, üzerine aldıkları görevleri bir şekilde yerine getirebilir ama liyakat açısından bakıldığında, en azından bazı görevler, o işi yapabilecek yeterliliğe sahip olunmasını zorunlu kılmaktadır. Nasıl ki doktor birisi pilotluk yapamayacağı gibi pilot da doktorluk yapamaz. Aslında bu basit örnekle bile liyakatin gerekliliği az da olsa anlaşılabilir. Dünyada tüm insanlar tarafından kabul edilen ama pek çok zaman uygulamaya konulamayan